send link to app

Bir gun mutlaka, Havana


4.6 ( 1856 ratings )
Seyahat Fotoğraf ve Video
Geliştirici: Salih AKSU
ücretsiz

Öncelikle bu spontan bir kitap oldu. Zaten böylesi güzel. Oturup bir kitap hazırlayacağım dediğinde olmaz gibi geliyor.

Havanaya gitmeden önce "Bir gün mutlaka gitmek lazım" cümlelerini çok duymuştum.

Omara Portuondo, İbrahim Ferrer, Compay Segundo, Bebo Valdes, Reinal Arenas gibi pek çok aşina yüz vardı bildiğim. Havana sokaklarında o çocuğu gördüm, sonra annesini ve neredeyse tüm ailesini, sonra sokağı süpüren o adamı... İşte, Havananın yüzleri böylece oluşuverdi.

1952 model bir Amerikan arabasının içinde yuvarlanarak büyümüştüm dersem abartmış olmam. Havanada o otomobilleri görünce birden çocukluğuma döndüm. Babam, Hamit Amca, Necmi Abinin otomobilleri...Şimdinin klasikleri kimine göre açık hava otomobil müzesiydi. Benim içinse o günlerden kalma hatıralardı sanki.

Pek çok sabah Chan Chan, Veinte Anos, Candela ile başladım güne. Kübadan yayılan müzik dünya sabahlarının enerjisi, öğle sonralarının siestası, akşamlarının romantizmi oldu.

Arka sokaklar! David Gilmour Film Kulübü filminde yazar oğluyla Kübaya gider ve hikâye oğlunun iki Kübalı adam tarafından kandırılıp soyulmaya çalışıldığı bir hikâye ile başlar. Açıkçası Kübaya giderken o bölüm bir kaç kez aklıma gelmedi dersem yalan söylemiş olurum, en azından kendime. Yok yok, öyle bir olay gelmedi başıma.

Parque Central otelinden ayrılıp şehrin kıyılarına giderken, bu eskilik içinde daha ne kadar fakir olabilir ki o sokaklar, demiştim. Oysa ancak o sokaklarda yürüyerek anlayıp ayırt edebileceğim bir yerdi arka sokakları Havananın. Amerikan güzelleri dediğim otomobillerden eser yoktu neredeyse. Evlerin arka bahçelerine, içlerine, spor sahasına; her yere girdim çıktım.

Havananın dışına çıkmaya iten sebep tabii Hemingway ünlü romanı İhtiyar Balıkçıyı yazdığı balıkçı kasabası Cojimarı görmekti. Ama "Hershey Ekspresi" ile başlayan gün palmiyelerin altındaki yürüyüşlerle, tarlalarda muhabbet ederek soluklanışlarla ıssızlığın, sessizliğin doruğuna kadar çıktı. Tabii Havanayı yazmak gerektiğinden dışından bahsetmemek haksızlık olurdu.

Doğruyu söylemek gerekirse Kübanın bu kadar duyarlı olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ancak hemen hiçbir nesnenin tek bir hayatı olmadığını, dönüştüğünü, yenilendiğini ve yeni bir hayatta biçimlendiğini görmek fazlasıyla Kübaya aitti.

Tabii ki Hemingwayin rehberliğinde gerçek Küba romunun izini sürüp La Bodeguita del Medioda mojito, El Floriditada Daiquiri içmek, rüyayı tamamlayan bir baştan çıkarıcılıktı.

Böylelikle yakışıklı, olgun, romantik, coşkulu, içi ayrı dışı ayrı güzel, duyarlı bir Havana ortaya çıktı...

Gitmeyenler için "bir gün mutlaka" gidenler için "yine yeniden" Havana!